Sayfalarım

Bu Blogda Ara

13 Aralık 2013 Cuma

yoktur.ama sanki vardır işte.

Bugün böyle dibe vurmuş, biraz anlamsız, anlayamamış kimseleri,

Kendimden sıkılmış haldeydim.

Kötü olmanın ne kadar zorluğu ve bunca insanın zoru başarıyor olması.

Önce Serkan ı aradım meşguldü telefonu kapattım.

Sonra annemi aradım. Asile yemek yedirmekle meşgulmüş ve sesi telaşlı. Öylece kapattım.

Sonra seni aradım. Açmazdın ya aslında bazen açamazdın. Yoğundun.

Açtın ama bana iyi gelmek için açtın. Bazen gerekeni yapardın çünkü lazım geleni.

Biriyle dost olabilmek için çok anlatmak gerekiyor 31 yıl nasıl anlatılır ki.

Ama sen ezbere biliyorsun. Beni yormuyorsun.

Sen depremden korkmayan olgun abla.  geçecek korkma diye bana sarılman. korkmaman. kucaklaman.

İyi olup kendime geldiğimi görünce. Zırıl zırıl ağlaman. Kendi korkunu saklaman ben korkmayayım diye. Kendini sıkman.
Ezik, Silik, Gençlik Ankara sokaklarım.

Şaka gibi gözlüğüme bak berna deyişim. 1,5 saat bir fotoğrafa gülüşümüz.

İçi doldurulmuş makarna görmeye tahammül edemeyenim. cinnet geçirenim. 😊

Çok gizli sırlarımı astım senin boynuna.

O sebepten kendi öz vitrinimde sallandırıyorum seni. Yoruyorum bazen, kızıyorum ve bana yazdığın gibi hoyrat sözler sarf ediyorum.


Sen işte biraz depresif, yorgun, huysuz bazen başkalarına, hasta mutlaka biraz, ama daha sağlam,

Daha inatçı, şımardığı için hiç gülmeyen. Gülerse gerçekten ciğerden gülen, katılan basbaya ağlarsa

Japon çizgi filimi olan😭

Neler özledim bir bilsen. Türk kahveni, sigaranı ve hatta ara sıra beni yalnız bırakmanı.

Aşık olmalarını ve her aşkın hakkını verircesine yaşamanı. Uğrunda tükettiklerin listesinde olmayı.

Tembelliğini. Uyku halini.1 saat uyumak için evime gelmelerini. Uyanır uyanmaz gitmelerini.

Bencildin sen bazen. Bunu arkanı toplarken, bulaşık yıkarken, yemek yaparken fark ederiçimden söylenirdim sana. Bir annenin yaramazlık sonrası ‘’canı çıkmayasıca’’ demesi kadar masumdu içimde ki dırdır.


Bazen dışarı vuruyor kavgalarımız. bir türlü beceremiyorsun benimle kavga etmeyi. hep öyle mi diyorsun, bunu bana mı dedin diyorsun, bunu da dedin ya J diyorsun. Ve ne iyi ediyorsun.

Benimle üniversiteye hasta hasta hazırlanmanı. Gündüze parası yeterken geceleri paralı okumanı,  Çok geçmeden hemen arkamdan evlenmeni. Çok geçmeden kendinden bir tane daha dünya ya getirmeni. 15 gün arayla bir hamilelik serüveni.

Dizime dokunma, kremin var mı, selpak mendil lazım, lens solüsyonu olan var mı ( genel de herkesin taşıması gerek çünkü çantasında ), küçük bir toka lazım olur saçlarının önüne ve nedense en saçması bile yakışır. Bütün yüzölçümlerini ülkelerin niye ezberledim ki. Bir sessizlik  anında en yasa dışı yolla kulağına fısıldamak için olabilirdi anca.

Hayatıma seninle giren, ördek, kedi ve ipek böcekleri. Hiç birini sevmemem, sevememem. Ama bir bak ebru diye kalbime hoş göstermeye çalışman. Kalbimin hoşlaşmaması.

Senden asla isteyemeyeceğim şeyler var bu hayatta. Basıp gelmen lazım gibi.

Yanımda olman lazım gibi. O hisleriyle yaşayan kadın. Herhangi bir acil durum anında yada hiç acil olmayan zamanda kahrolası mantığı devreye girer ve hep bir mantıklı açıklama yapar.

Ve zaman geçtikçe biz büyüdükçe ne kadar mantıklı işlerimiz olmaya başlıyor değil mi  Oysa seni benden beni senden uzağa atsalar, hiç konuşmasak asırlarca dünyanın neresinde buluşacağımızı biliriz. İkimizin de yönü hep aynı değil mi .

Benim yanımda aptal olabilirsin. ortak acılarımız ve çok kıymetli inancımız. Başka kimselere anlatamadıkların benim yanımda.


Böyle değil,  son görüşmemizde bir olmamışlık vardı, oturmadı üstümüze. Birisi bir şeyleri anlatamadı. Yuttu. Boğazımıza kadar acı acı geldi tadı yuttuk işte. Tüm anılarımızın bir şarkısı var ama bu son görüşme de nota yok,ezgi yok, kırgın bir adam kaldı senin yanında. Görüşmeye hasret iki küçük fındık burun, bir adam kaldı benim yanımda yanlış anlamış yanlış anlatılmış. İçimde sadece senin için biriktirdiklerim var.

 

Sonra sen kaldın orda ben bura da . ne çok isterdim aslında hayır yola çıkmayın yollar çok karlı. Demeyi. …

 

 

 

 

 

19 Kasım 2013 Salı

Yüzümdeki aptal gülümsemenin sahibi :)


- makinanın kapanı papattım mı anne?

- kapatma asil

papatmayım mı ?

- kapatma oğlum, canım oğlum benim hemen söz dinler yapmaz dimi (bura da sinir başlıyor aslında)

papatım papatıım

- oğlum kapatma yaaaa

Papatcaaaaammmmmmm !!!!

- Kapat oğlum  kapat .

papatmıcammmmmm !!!! :) :)

 

 

- annenin çumanda (kucağında) uyuyacağım,

- ama sen abi oldun kendi yatağında uyu

- annenin yatağında mı ?

- hayır kendi yatağında

- annenin yatağında mı baba?

- hayır oğlum kendi yatağında

annenin yatanda. Baba sen git burası annenin yatağı :)

 

- bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde(anne masala başlar )

- karpuz kaldırana gitmekkk istiyoommmmm  (asil )

 Karpuz kaldıran – kalbur zaman :)

 

-
Oooo Allahım bu kimin kokusu. Cennet kokusu cennet diye sever anne
-
O asil sarpın kokusu anne diye uyarı alır :)

 

 

-baba senin gözlüğünü çıkarayım mı ?

-hayır çıkarma

-Kırayım mı baba senin gözlüğünü (en azından soruyor J:)

-hayııııııırrrr

 

-anne ben çay yapcam

-ben yaptım çay asil kaynıyor

-kaynamasın, kapat çayı

-ama kaynamazsa pişmez ki asil

-papat anne çay kaynamasın diye ağlayan bir çocuk ;)

 

-anne senin adın ne?

-sen biliyorsun benim adımı?

-senin adına kahve pakinası

-hööööyk

 

-senin en sevdiğin yemek ne asil

- muz

-muz meyve, yemek olarak ne seviyorsun?

-muz yemeği J:)

 

Ve daha neler….

 

 

 

 

 

 

 


13 Kasım 2013 Çarşamba

Kızlı erkekli yazdım...

Sana neler öğretecekken aslında,

Aslında kimseye tabi olamadım ben tam anlamıyla. 

birilerine fazla münafık gelirken , diğer tarafa fazla mutaassıp geldim.

O yüzden hangi cemiyete girdiysem bir diğerini kurtarmakla geçti ömrüm.

Sana hangi tarafımı anlatmalı bilmiyorum. Sen benim hangi halimi seversin onu da bilmiyorum aslında.

Sohbet etmeyi sevdim ben usul usul arkadaşlarla, bakmadım cinsiyetlerine kız mıyız erkek miyiz sorgulamadık.

Gecenin 4 ünde sahur yapıyorlar diye acıdıkcamdan girip yumurtalı ekmek verdik yan dairedeki erkek evine

Sonra gırgırın, şamatanın dibini vurduk çok güldük sanırımgülme  sesleri  hoş gelmeyecek olduğundan bütün mahalleye,

Hakkımızda vurulma kararı çıkmış bile olabilirdi…ama aynı günün sabahında bu kadar geyik yeter namaz kılalım diyen de oldu içimizde.namazda gülen de oldu, ağlayan da. kıldıran erkekti. Ama erkekten önce dosttu, arkadaştı, son parasıyla içecek bir şey alıp yanında,yoğurt ,ekmek getirendi  öğrenciydi, insandı işte.

Hamile kalabilirdi birileri içimizde, belki yolu sapıtabilirdi.kime neydi ? Belki sende yolunu  şaşıracaksın günün birinde ya da  şaşırma hakkı isteyeceksin benden. Seve seve…

Bugünlerde herkes birbirine sen kızının kızlı erkekli kalmasını ister misin diye soruyor.

Biz isteriz mesela, askere gidebiliyorsan, oy  kullanabiliyorsan, reşit sayılabiliyorsan, devletin senin eline bu kadar lütfettiği gerekli gereksiz görevlerde yer alabiliyorsan. Benim sana kattığım değerleri de hor kullanıp kullanmayacağın senin üzerinde .

Sana devlet elinin sert , ağır öğretileri gelmeden ben öğretmek istiyorum,

Böyle insaflı bir  eli,

Vaad ettiklerine sımsıkı sarıl, hiçbir şeyden mahrum kalmayacağını göreceksin,

Şefkatli güzel bir eldir  iman.  Boğazına bir yumruk oturduğu vakit. Gelir sarmalar seni.

Sana yazılmış bir kitaptır. sana yazılmış bir kitap gibi okursan Kuran.

Hata yap bazen, çünkü ağlarken en güzel eldir iman. Zariftir ve garip bir şekilde iyi olursun tabi olduğun zaman.

Kalbinde sana yazılmış olan bir kadere tevekkül etmiş halde olmak ve hiç unutmamak.

Yaratıcının koyduğu kuralları severek yapmayı yada mahcubiyetle yapamamayı öğren. Neden yapman gerektiğini öğren.

Yapamadıklarını, iradeni öğren. İrade hakkını sana vereni öğren. Allah ın verdiği iradeyle Allah a tabi olmayanlara bile ne kadar

İnsaflı olduğunu öğren.

 

Elbette bu kadar kolay olmayacak.

Ömür dediğin sancılı olacak bazen haksızlıklı, acılı olacakinancın zayıflayacak belki de. Ama önünde haritan hep olacak.

Böyle bir duygudur iman .

Sana anlatmak için ömrüm yettikçe çırpınacağım. Ben olmadığımda ve kimseler kalmadığında ayakta kalmayola devam etme, sebebi bilme, ayrıcalıkların olsun diye.

Kimse sana öğretmeden biz öğretelim sen yanlış öğrenmeden. Sen insaflıyı, merhametliyi, merhameti gazabını geçeni öğren, O nun olduğu yerde yoktur azap, sen o yeri öğren.

Sana bu aile mirasını bıraktıktan sonra.

Yolun açık aydınlık olsun,  canım, oğlum…

 

 

 

 

29 Ağustos 2013 Perşembe

Son Sevil.

Çok yakınımın yakını ancak benim tam tanımadığım biriydi.

Ölümünü, ölüşünü,  hastalığını bilmiyorum.

Zarafeti ve asaletiydi aklımda son kalan.

Bazen hayatın son sahnesine dikkatlice bakmak gerekebilir.

Kahve içtiğiniz insana, selam verdiğiniz güvenliğe farkında olarak bakmak.

Belki bu onun senin gözündeki son sahnesidir.

 

Ahhh kalanlara nasılda üzülüyoruz bazen atıyoruz içimize,

Boğazımıza kadar acı acı geliyor tadı.

Kaçınılmaz bir kalp ağrısı hissederiz elbette gidenin arkasından

Ancak sana tabi olanların ölümlerinde, hüznün yanında iyi giden

Garip bir huzur vardır.

Ağlamak güzeldir aslında çok güzeldir bazen, ama gözyaşımızı göstermek istemeyiz

Nedensiz bir şekilde geleneklerimize uygun davranırız. Siyah giyiniriz, gözlük takarız.

Gözümüzdeki yaşı saklarız.

 

Ölmek için bütün işlerimizin bitmesini bekliyoruz belki de.

Oysa bir telefon geliyor.

Ölenin aslında ölmediğini sana anlatıyor.

Yaşayanın aslında ölüden farksız olduğunu bir anda, bir nefes aralığında sana anlatıveriyor.

 

Sevil teyze anısına,

 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

oyuncuktan annelik

Annelikte, anneliğimde tarifsiz bir hırs yapmış olabilirim önceleri. Sanki başarmak zorunda olduğum bir sınav,  imtihanmış gibiydi.
Senin doğruların ve yanlışlarından sorumlu olduğum, sorumluluk duygularım gibiydi. Bütün kitapları yaksam yeridir,  gittiğim eğitimleri, seminerleri. Heybemde bildiklerimi (ancak Birsen Özkan'ın Ödülsüz Cezasız Çocuk Yetiştirmek  ayrı tutuyorum). İşin özü benmişim. Annelik sıfatım değilmiş.
Sana verebildiklerim, bende gördüklerinden öteye gidemeyecek. Başkalarının hislerini önemsemeyi sana nasıl öğretebilirim, birine laf sokmanın ,çıkarmanın seni mutlu etmemesi gerektiğini,  ‘inceden dokundurdum, o anlamıştır’ gibi düşüncelerin yerine ayan beyan olmayı. İnsanların duygularını tanımlamayı sana nasıl anlatabilirim.
Hiç kimseyi incitmemiş bir hayat sürebilmenin verdiği huzuru. Hiç incinmemiş olmanın verdiği
Emin duyguyu.
Anlatamam. Rolünü iyi yapabilmek için rol yapmaman gerekir.
Adam edebilmek için adam olmak gerekiyormuş. Yoksa gerisi oyuncuktan annelikmiş.
Evet nefsimizin kötü şeyler fısıldadığı oluyor kulağımıza ancak son zamanlarda ses yükselmiyorsa evimizde
sabrı ve hayrı tavsiye etmek için yarışıyorsak birbirimizle. Önce kendimize,
Asil in gözündeki anne ne kadar gerçek olursa, o kadar gerçek olacak hayat. Evet kabul, hata yapabiliyorum ama hatalarımda gerçek.Kavga ediyoruz bazen seninle oda gerçek. Sinirlenip bir Besmele çekiyorum ya bazen o gerçek işte :) Tutarsız olmayın diyor ya uzmanlar ama bazen keyfimiz öyle oluyor ki sen su dökünce salonun ortasına kızmıyorum işte. Kızmayacağım. çünkü kızmak istemiyorum .kızmamam gerçek. Babanın gözlüğünü kırdığında ikimizin de seninle konuşmaması gerçek bazen yanlışlarda gerçek çünkü. Özür dilerim demek öyle kolay iş değil, bazen biz koca koca adamlar olduğumuz halde dilemiyoruz birbirimizden. Seninki masum hatalar kabul,  dilemesen de olur.
Seni doğurmuş olmam kuralları benim koyduğum bir hayatı yaşamak zorunda bırakmasın seni. Seni doğurmuş olmak seni hatalarından cezalandırma hakkını verebilir mi bana yada ne kadar verebilir. Kime göre çizilir bu sınırlar. Hangi pedagog bilebilir bizim gerçeklerimizi.
Sorun olduğunda anne baba rolünden biraz uzaklaşmak gerektiğini öğrendim. insan yönümle karşına geçtiğimde, duygularımı ifade ettiğimde hem sana hem kedime daha iyi geldim. Hatta herkese iyi geldim. Başım kalabalık ve stresliyken daha fazla sevgimi göstermem gerektiğini öğreniyorum bugünlerde. Yapabilir miyim bilmiyorum.
Yazıyorum hep yazıyorum kimini paylaşıyorum kimini paylaşmaya hala cesaretim yok. yazarak unutmamaya hatırlamaya çalışıyorum. Şefkat  şefkat  şefkat ama önce kendime sonra hayat önüne kimi çıkarırsa ona ama hep Şefkat.

 

30 Temmuz 2013 Salı

Ceset

Adamlar,
kendi öz yaşamını kamufle etmeye meğilli ve edebildiği ölçüde diğerinin sevdiği.
Ahhhh nasıl ister aslında kadın,
bir cesetin üstünü örtüyormuş gibi, örtülmüş olmasını diğerinin yaşadıklarının.
ve nasıl ister adam,
Geçmişin cesetlerini çürütmeden, cesetlerden mütevellit bir yaşam.

Ne cehennemde yanası, nede cennetten kovulası bir duygudur.
aslında yarı yalandır ağzının ıslaklığından çıkan.

ama bir ceset olsa dahi,
hatta derisini kaybetmiş dahi olsa,
cesetler üşümez mi ?

9 Temmuz 2013 Salı

Yolun ilk günü

Bu akıl müsvettesi aklım , kimi zaman ölümün soğuk yüzünü , kimi zaman düğün gününü unutturdu bana.

 

Kendime geldiğimde saatler geçmiş, gün bitmiş olsada…yüreğimle beynim arasındaki  sözcükler bir bir sıralanmaya başladı. Hatırım bıraktığım emanetlerimin yerini çağrıştırmakta. Dertlerim imtihanlarımı,

İçimdeki cevher, müchevherlerimin yerini çağrıştırmakta.

 

Zayıf ve aciz hatalarıma karşı , kendi şanından göz yuman ve mühlet vererek beni bana anlatan …

Rabbim.

Oysa kalbimin putlarını bir bir devirmeli, asmalı , kesmeli, bütün bu vahşi üslüpta eksik bişey kalmadan , kendi öz vitrinimde sallandırmalı. Kalbim aklımın bu halinden ibret almalı.

 

Benim kalemim Seni överken öyle mahsun öyle acı bir siyah çekerki kağıda , oda anlamaz,  bende.

bize Seni yazdıran , bize Seni anlatan ne ?

Hazırda değildik aslında ne kalemimin Seni anlatacak kadar mürekkebi var içinde ne de benim biçim verebilecek sesli, sessiz harflerim var. Elimizde  kalan  yine evvelden kalandan başkası değildi.

O bana sarıldı ben ona.

Ancak  bu kadar;

 

Ne Seni layık olduğun güzel sözlerinle övebildik, ne kendi halimizi arzedebilecek kadar kendimizi bulabildik. Halen kayıp bir ruha ilan çıkarmaya teşebbüsteyiz. Hangi diyarda  emanetlerimize emanetçilik edemediysek bulup sürtelim burnunu yerlere. Nefes alacak kadar  dahi aralık bırakmadan  kapanalım yüzüstü. Elbet zor gelecek kendi hükümdarlığını benliğimde yer etmiş nefsime, elbet zor gelecek siyah yazmak  mürekkebi bitmiş kalemime.

 

Seni unutmuş olduk.

Sıradan olduk

Bekledik durduk.

 

Şimdi bize vakit verdin.

Hatırlayalım diye.

Kendi yaptıklarımızı bize unutturdun.

Kendimize bile mahçup olmayalım diye.

 

Nasıl bir kapı araladın ki

Çalmaya, açılmaya, sınır yok ,sayı yok , davet yok

Hoşgeldin....

 

1 Temmuz 2013 Pazartesi

24 haziran olmak



24 haziran olmak

 

Kan, ter içinde bir 23 haziran gecesi yaşamaktır.

kalp sesi dinlemek, gözü hiç kırpmamaktır.

Sana ilk gelişim, bu sana ilk gelişim olmaktır.

 

3 şarkı tutmaktır senin için.

Kulağına fısıldamaktır. Gözlerini açasın diye...

parmakla ölçmektir seni.

camdan bakmaktır.

yarı dokunup,  yarı ayrı kalmak.

Yarım kalmak

Tamamlanamamaktır.

 

Bütün bir ailenin kocaman olmasıdır. Herkesin bizi sevmesidir.

bizim herkesi sevmemizdir.

Kalabalık olmaktır. ne güzel, çok güzel olmaktır.

Aynı ortak duayı ayrı ağızlardan etmektir.

 

ve rüyalarım hayra çıkar.

gökyüzüm aydınlanır.

Bir şey olur Antalya ya

havaya, denize, güneşe, yol kenarındaki insanlara,

hayata, hayatıma bir şey olur.

 

Oğlum doğar 24 haziranda,

 ve bu mevsim öyle bir yakışır ki o'na

21 Haziran 2013 Cuma

Kararsızlığım, karmakarışıklığım, karışmışlığım


Kendimizden ne kadar habersiz olduğumuzu yazdıklarımızı yeniden okurken anlarız..Paul Valery
Gece geç yatıyorum. Oysa sabah ezanla uyanmak istiyorum.
Uyuyakalıyorum.
Eşya ya tapmak istemiyorum. Oysa dolaplarımı  açtığımda söylenip duran benim.
Sıkıntı baş göstermeden yalvarmak yakarmak istiyorum.
ama ne vakit yakarsam darda kalmış oluyorum.
Hep istiyorum, istiyorum, istiyorum ama istemesini bilmiyorum.
Filmin, sofranın, sohbetin, uykunun hakkını veriyorum.
Hak edip etmeyişimi sorgulamıyorum. Hak ettiklerime şükretmiyorum.
Çok sahnesi var bu hayatın.
Ve her sahne için ayrı kostüm , ayrı rol gerekiyor.
Oysa bazen insan yalın olmak istiyor. Yalın olmak için kaybolması gerekiyor.
Dünyanın merkezinden çekilmesi gerekiyor.
Olmaya çalıştığınla, olduğun aynı şey değil ya hani.
Bunu bilmesi gerekiyor.
Aslında sahtekar değilim kendime.  adı ;  umut, itiraf, dua.
Yönelmek için biraz ayrılmak gerekiyor.

Ey Muhammed! Hevesini kendine İlâh edineni gördün mü? (el-Furkan, 43)

17 Haziran 2013 Pazartesi

Lila


Ülkenin hiç bir gerçeğine yakın değilim.
Gerçekle - yalan arasında gidip geldiğimiz günlerden geçiyoruz.
Nerede dursam oyuna gelmem bilmiyorum.
Suçlunun açık adresi tam olarak neresi ?

Çok sıradan birisiyim ben;  bu kadar sıradanlıkla, sizin oyunlarınızı alaşağı edecek kelime bilgisi bende ne gezer,
Fazla sıradanım, 

Annelerin hikmetinden midir bilmem, okunan ilk ölüm haberinde, ölenin annesi oluverir.
Her çocuğun yerine anne kendi çocuğunu iliştirir.
Ben yalnızca bu duygumdan eminim.
Beni okuyup yazmak değil , İçimdeki bu duygu adam ederse eder.

Birbirimizden farklı olanlarla derdimiz olmasın istiyorum.
Birinin saçı sizi kızdırmasın, diğerinin örtüsü, çarşafı ve hatta  peçesi,
Mavi saçı, pembe dövmesi.
Herkes, kimseyi dümdüz yapmasın.
Biri sizin içkinizden geriliyorsa, sen bir diğerinin renkli başörtüsüne kafayı takmışsan
Gergin olan sensindir belki de sorun aslında sensindir.

Taba diye bir renk vardır mesela, haki, yağ yeşili, turkuaz vardır.
Füme vardır, lila.
Mavi, kırmızı azıcık beyaz koyarsan bahar olur, lila huzur verir. Dinlendirir.

Keşke Allah ım keşke gerçekleri bilebilseydik.

Bir tek Sen biliyorsun gerçekleri,
Ve Sen de konuşmak için;

Herkesin susmasını bekliyorsun…



11 Haziran 2013 Salı

Hava kurşun gibi Ağır...




Ağır havalarda anlıyorsun.
Dostu düşmanı,
Ne kadar dost olmuşum ? kime  ne kadar vermişim?
Ne demişimde ne istemişim?
Neyi hak etmişim ?
Kim ne hak etmiş ?
Benimle diğerleri arasındaki köprü kaç metre ?
Kaç metrede yaklaşırım kendime?
Hani çok kimseleri varmış gibidir aslında da ,
Aslında yoktur kimseleri.
Unutmaya meylim hatırlamak içindir.
Bereket halim, sefalet halimden daha çoktur aslında
Dünya mutluluğum, ahir yorgunluğumdan daha çoktur da ,
“ Ne de az şükrediyorsunuz…”

 

6 Haziran 2013 Perşembe

Gezi parkı hakkında;

Gezi parkı hakkında;


1. Haklıyız. Alaycı gülüşü sevmiyoruz, dikkate alınmamaya tahammül edemiyoruz. Özgüven abideliği ile ego birleşimden nefret ediyoruz ve bas bas varlığımızı haykırıyoruz.
Kutsal bir amaçla Taksim Gezi Parkı'nda başlayan direniş e katılan, varlığını ve farkındalığını duyurmaya çalışan arkadaşlarım ve tanımadıklarım. Teşekkürler size,

2. Bu süreçte face book ta yorumda bulunmayanları akp li diye nitelendiren, vatan haini ilan eden arkadaşlarım; kimsenin evindeki ateşi bilemediğiniz gibi beynin içindekilere vakıf olamazsınız. Ağzı dolu dolu küfür eden arkadaşlarım. doğruluğunu araştırmadan ne var ne yoksa yayınlayan arkadaşlarım. Süreçle hiçbir ilgisi olmadığı halde türbanı, namazı… cümle içinde kullanan arkadaşlarım.

Sadece Sizinle aynı yerde durmak istemedim…

Sosyal medya dışında, çirkinleşmeden ve kimseye ispat etmeden direnişe destek verme hakkımı kullanabilirim değil mi ?

31 Mayıs 2013 Cuma

iyi insan olamamamın sebebi , kötü düşünüp, iyi öğüt vermem olabilir.

Sanıyorum hiçbir dönemde sofiler, bilgeler bu kadar anılmamıştır.
Anlaşılmamıştır.

Facebook ta gezerken herkesin filozof olduğunu görüyorum.
Herkesin melek, herkesin okur yazar.
Oysa gazeteler savaş meydanı, her gün birinin kafası vücudundan kesilerek,
‘+18’’ başlıkları atılıyor.
Onların Facebook da hesapları yok mu ?

Oysa dünya face aleminde ne kadar da güzel
İnsan hayretle falanca ne güzel bir şey paylaşmış diye düşünürken
O falanca öyle düşünmüş zannediyor.
Oysa falanca geçen gün, bir araba yanlış solladı diye,
Ağzı dolu dolu küfür etmemiş miydi.
Ben daha mesneviyi bitiremedim. Kocaman heybetiyle durur evimde. Bundan 6 yıl önce
Eşim hediye etmişti. Çok uğraştım, çalıştım, çabaladım yok olmuyor. Heybemde onu anlayabilecek
Kelime haznemin olmayışından dert yanıyorum hep.
5 sayfa okuyorum derya, deniz. Sonrası kalıyor.
Şimdilerde ise elime dahi almıyorum.
Kendime de sinirleniyorum bu husus da.
Çünkü bende bu alemin içindeyim.
Bazen yazmadan önce düşünmem gerek, düşünmeliyiz.

Bu adamın dediği gibi bir insan mıyım ben ? Hayır değilim.
Bu filozofun hayata bakışını benimsiyor muyum ? Hayır.
Ağlıyorum zarıl zarıl biri höd dediğinde .
İnciniyorum.
Başkaları için yaşadığım da oluyor.
Bir ağacı, denizi ,bir çakıl taşını gördüğümde hayattan zevk almıyorum.
Basıp geçiyorum üstüne çoğu zaman. Bakmıyorum doğan güneşe.
Kim demiş , ne demiş diye soruyorum, dedikodunun üstünü cilalıyorum.
Hal böyle olunca.
Herkes Mevlevi olduğunda, ben şer-i hukuku mu araştırsam diyorum.
Herkesin paylaştığı köşe yazarının yazısını paylaşmak istemiyorum.
Tam zıt fikirlisi ne söylediyse onu yayınlamak arzusu oluyor içimde.

Öyle tam sinir bozucu bir şey oluveriyorum.




















27 Mayıs 2013 Pazartesi

Mevsimidir....

Anneler oğullarıyla hep araba oynamazlar,
Bazen oğullar,  anneleriyle barbunya pişirmece oynarlar :)
:)
Kabuklar poşete, nünüler sarıya.

Senin bir dakika durup düşünmeden yaptığın bu iş,
Onun dünyasında bir logaritmadır,
Yumuk elleriyle, itinayla ve şaşkınlıkla uğraşır.
Sevimsiz işlerimin hepsi bir oyuna dönüşür.
Hayat alçak sesli olur…
 

26 Mayıs 2013 Pazar

Çileğin mutlu olması için çikolataya ihtiyacı yoktur, çilek zaten mutludur...

Alt tarafı çileği yıkayıp güzel bir sunum yapacak,afiyetle yiyecektim.
Topraktan var olmuş, kırmızı olmuş, bir de benek kondurmuş derken girdim birden sayısız nimet denizine.
Gerçekten bir mutluluk gizi iliştirmiş olabilir misin çileğe ?

24 Mayıs 2013 Cuma

Sen doğdun, ben yazdım...

Sen yakında 2 yaşına basıyorsun,
bende sana yazmak için kendimle yarışıyorum.
1 yaşına basmadan yazdığım bu yazımı, eklemek istedim.
bu yıl daha güzelini yazmak istiyorum.
sana hep daha güzelini...

Evlat sevgisi nasıl anlatılır bilmiyorum. Tarifimce Allah a en yakın sevgi.


Canım oğlum yakında 1 yaşına gireceksin, gözümde ne güzel büyüyorsun bir bilsen.
Sana ilk yazdığım yazımda da belirtmiştim yüreğimin içine bıraktığın ateş hala kor gibi yanmakta.
Ne büyük mutluluktu seni doğurmak, ne asude bir huzur yaşadığım…
Seni çok seviyoruz. Sen küçücük dudaklarınla öksürdüğünde yüzümüzün aldığı şekli görsen,
ve anlamlandırsan bu sevgiyi anlardın. Anlayacaksın da elbet mutlak ve karşılıksız seni her zaman seveceğimizi.
Allah ım bana “oğlum” diyebilmeyi lütfetti. İnşallah bu mutluluğu hiçbir zaman benden almaz.
Benim doğduğum günün bir önemi kalmadı artık. Sen doğduğunda iyi ki doğmuş oldum ben.
Hiçbir kutlamanın önemi kalmadı . senin doğum günlerin, diş buğdayların, Mevlülerin , sünnetin dışında beklenen özel bir günümüz yok artık.
içinde senin olmadığın bir dileğimiz olmadığından, senden önce üflenmiş olan mumlarında kalmadı anlamı.
Biz artık hep birlikte kutlayacağız hayatı.
Bir haktan bahsedilecekse aramızda eğer, bu senin hakkını nasıl ödeyeceğimiz olduğudur.
kokunu içimize çekerken yaşadığımız mutluluk. doğarken yaşattığın şaşkınlık ve sevinç,
Şereflendirdiğin annelik ve babalık Unvanımız. Başımıza taktığın bu huzur tacı.

Nasıl ödeyeceğiz

Daha önce hiç yaşamadığımız bir mutluluğu avuçlarımıza bırakırken, bize yaptığın şeyi biliyor musun?
Şimdi yazıya dökmek daha kolay ve zahmetsiz gibi görünüyor.
Büyüdüğünde umarım hislerimi sana göstermekte yeterli kalabilirim.

Benim küçük sevgilim
Seni seviyorum hem de şuracığım acıyacak kadar çok.

Boğazımda bir ayva duygusu…




Takılacağını bile bile yersin
Takılır.
Aslında hepsi budur.
Hep bir yarı yolda kaldım duygusu.
Dönsem pişmanlık,
Devam etsem yol bitmez duygusu.

Bugün günlerin en güzeli, Cuma.

Bugün kendimi günün kutsallığına bırakmak istiyorum.
Cumaların güzel bir ritmi vardır, dinlemeyi bilirsen,
Bir Keder namesidir,
Bir hüzündür.

Ama hüznün en zarifidir.

Boğazımdaki aslında benim düğümümdür.
Lokmamı iyi çiğnememiş olabilirim.
Atalarımın söylediği gibi,
‘Büyük lokma yutmuş’ olabilirim.

Yazın ortasında kış meyvesidir ayva aslında.
Bir demliktir, neşeli kaynayan.
Mis gibi bir kokudur eve yayılan.

Huzurdur…
Ayva masumdur…

23 Mayıs 2013 Perşembe

Bayramım...

Genç ol, istiyorum
Fikirlerin genç olsun,
Kendine hep iyi gelesin.
Senden olmayanları sevdiğin bir dünyan olsun istiyorum.
Dünyanda senden de birileri olsun.
Müfredatın ötesinde kitapların olsun.
Bizim sevdiğimiz uğraşlarımız olmadı gençken,
Tribünlerde birileri mutlu olsun diye yürüdüğümüz bayramlarımız oldu.
Korkarak parmak kaldırdığımız derslerimiz oldu bizim.
İlk-orta-lise ve hatta üniversite hayatımız boyunca kimse hayallerimizi sormadı.
Zaten sistem bir süre sonra beynimizin  hayal kurma odacıklarını kilitledi.
Bizde kurmadık…

Sen meydanlara yürümek zorunda kalma.
Polislerden korkma.
Bu resimdeki gibi coşkuyla kutla her yaşta…
Bayramın kutlu olsun .

Asil im.


Benim kitabım SÜVEYDA



Herşeyin ilki keyifli ve ne lezzetlidir.

Süveyda;  hem itafı tarafıma olması hem de kadim dostumun

kaleminden çıkması sebebiyle BENİM KİTABIM dır.

Ne hoş,  Ne güzel bir keyiftir yaşadığım. Yaşattığın...

 

Yüreğimin

çamurdan putlarını yıkmaya

evvelimi

gözyaşımla yıkmaya

geldim

işte geldim!"

 

Berna USLU KAYA / SÜVEYDA


Hoşgeldin...



Doğarken döktüğün bir yaşla,

Ömrümüzün bin yıllık yaşlarını silen melek
Sıradan bir 24 Haziranı
Bize milad saydıran yürek!
Başımıza taktığın annelik ve babalık tacını
Birinci yaşının dönümü ile kutsuyor ruhumuz.
Dudağımızın kenarına astığın mutluluk
Ömrümüzün bereketidir artık.
Sevgilim,
Ömrümüze sefa geldin!