Sayfalarım

Bu Blogda Ara

20 Ekim 2016 Perşembe

Asr: Sözlükte; gündüz, gece ve öğleden sonra güneşin kızarmasına kadar olan ikindi vakti anlamına geldiği gibi, yüz yıllık zaman anlamına da gelir



                                                                    ZAMAN

Huzuru;  herkes sağlıklı,  herkes işinde gücünde ye atfetmiştim. Eylül ekim aylarına,
Ekim kasım yağmurlu havalara, bir bardak iyi demlenmiş 2 şekerli çaya, yanında mutlaka ekmek.
Huzuru koltuğun sağ köşesine yerleştirmiştim. Zamanını ikindi vakti tayin ettim.
Artık daha iyi anlıyorum zamanın bereketini, belki bir insana dilenecek en güzel temennidir .
Hapşırınca mesela ya da uyanınca;
‘bereketli zamanlar’ dilemek.

Deli anlarını, küs zamanlarını kısaltsak hayatın, dedikodu zamanlarından çalsak, öfkeli saatleri boşa harcasak.

Senin yüzünü elimin arasına alıyorum ya. O zamanları uzatsak mesela. Tefekkür halini, suskun zamanları uzatsak, yeterince iyi olana kadar aklımıza gelen ilk iyiliği uzatsak.

Tam zamanında uyanabilsek,  hani tamda geceye bir şey oluyor dediğin zamanda, güneş doğmadan, henüz köpek havlamadan.

Diriyi uyutan, ölüyü dirilten zamanda.

Bir sürü soru var cevabını hala bilmiyorum.

Zamanı en iyi bildiğimiz sorudan başlayarak yönetelim. Bilmediklerimizi boş bırakalım.
Çünkü doldurmak için daha çok zaman ve okunacak çok kitap var.

Çünkü yanlışlar doğruyu götürüyor. Hangi doğruyu  kaç yanlış yaparak kaybettiğinin sırrı bilinmiyor.
Çünkü Yaradan Çalışıp gelseydin demiyor. ben sana öğretirim sen bildiklerinle gel diyor.
Çünkü Zaman onun manevi ellerinde uzayıp kısalıyor .

Sandığımız gibi değil
Bazen zaman geçmiş gibi geliyor bazen zamanı geçirmişsin gibi.