İman sağlaması yapalım, nefis ve insan denkleminde.
Bulunduğumuz yerin alçak bir yerde olmasına takılmadan
Canımızı, malımızı, etrafımızı alıp yüksek yerlere
çıkaralım. Rezillikler, hatalar,
bataklar alçak ve gizli yerlerdedir çünkü.
Bu haksızlık olabilir mi?
Hak haksızlık yapmaz ki.
Alçakta hayat sürenlerin elleri daha büyük, ayakları ve
kasları daha kuvvetlidir.
Kulakları daha çok duyar. Bedenleri, Sıcağa soğuğa ve bütün
mevsim değişikliklerine kolaylık sağlar. Bu tabiatını uygun yaratan Yaratıcının
intizamla dengelemesidir.
Zirveye yakın hayatlar vardır bir de uzansalar ulaşacaklar
insanlar.başını kaldırsa görecek olanlar.
Yardımcıları, kanatları vardır. Yolu kaybettiğinde, fenerini eline tutuşturacak aynı kandan ya da
uzaktan kalabalık insanları vardır.
Ancak onların elleri zayıftır. Güçsüzdür, kör olmasa da görmeye
engel buğulu camları, içine toz kaçan göz bebekleri vardır. Onlar tek iklim
bilirler. Baharın yumuşak havasında solumuşlardır. Zemheriye olan ilgileri hep
bundandır.
Her şeyin güzel olacağı sanısı sarmıştır onları çünkü güzel
insanlar hayatı öyle görür. Gördükleri gibi büyütmek onların suçu değil.
Dedim ya bu bir denklem.
Denk olabilmesi için eklenen koşullar bütünüdür.
Beni bura da yaratanın bu vatana bu eve bu adama eş yapanın
kudretidir.
Kesindir katidir. Benim öyküm bu yüzyılda yazılmıştır.
Antik Roma Uygarlığın da yaşardım diyebilir miyim?
Yaşayamazdım. Benim için uygun toprak minarelerinin
üstündeyim. İnsan bunu anladığında biraz
daha büyür.
Ufukta bir yerlerde senin için uygun yaşam şartları
belirlenmiştir. İnsan bunu düşündüğünde
Kendini iyi hisseder.
Bütün sevimsizliklerin adı imtihan bütün güzelliklerin adı
lütuf olmuştur.
Senin sivriliklerine, nefsinin kabaran köpüren yanına uyumlu
dersler müfredatlar seçilmiştir.
Sen okul duvarından atlama, kaçma.
Her şey senin için intizamla uyumlu hale getirilmiş.
Sen yaşamana bak bence.